0(312) 427 89 89

Gebelikte Bebeğin Gelişimi-Annedeki Değişikliklik

Gebelik, soyun devamı için ortaya çıkan normal fizyolojik bir süreç olmakla birlikte, bazı gebeliklerde hem anne hem de bebek için olumsuz sayılabilecek durumlar ortaya çıkabilir. Insanda gebeliğin ortalama biyolojik süresi döllenmeden doğuma kadar ortalama 266 gündür. Bununla birlikte, tam döllenme tarihini belirleme güçlüğü nedeniyle, klinik gebelik süresi son adetin başladığı günden hesaplanan 280 gün ya da 40 haftadır. Bu sürede 2 haftalık ( + ya da -) bir oynama normal kabul edilir. Gebelik süresi 40 hafta olarak hesaplanırken, yumurtlamanın adet döneminin 14. gününde olduğu varsayılır. Dolayısıyla düzensiz adet gören ya da gebe kalmadan hemen önce doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda beklenen doğum tarihinde oynamalar olabilir. Insanda gebelik, her biri 13 haftadan biraz uzun süren üç tane üç aylık döneme (trimester) ayrılır. Bu dönemlerde bebek ve annede görülen değişiklikler ;

 

Birinci üç ay (1. trimester)
Bebeğin Gelişimi: Bu dönemde anne karnındaki bebek, ilk 8 hafta için embryo, daha sonraki dönemde ise ise fetus olarak adlandırılmaktadır. Embryonun oluşumundaki evreler kısaca şöyle özetlenebilir:

Adet döneminin hemen hemen ortasına denk gelen günlerde yumurtalıktan atılan olgunlaşmış yumurta hücresi, fallop kanalları olarak da bilinen dölyatağı borularının ucundaki parmaksı yapılar (fimbria) tarafından yakalanarak kanalın içine alınır. Yumurta burada yaklaşık olarak 24 saat kadar canlı kalabilir. Aynı zaman içinde kanal içerisinde canlı spermler mevcutsa, içlerinden biri yumurtanın dış çeperini delerek döllenmeyi gerçekleştirebilir. Yumurta hücresi döllenmeden hemen sonra çoğalmaya başlar ve rahme doğru ilerler. Döllenmeden yaklaşık 72 saat sonra çoğalma süreci içindeki yumurta hücresi rahme ulaşır ve bundan sonraki dönemde rahmi kaplayan tabakanın içine yuvalanarak yerleşir. Işte bu dönemdeki canlıya embryo denir. Embryodan çıkan bir kısım uzantılar, bebekle anne arasında oksijen ve besin trafiğinin gerçekleşmesini sağlayan ve halk arasında “bebeğin eşi” olarak bilinen plasentayı oluşturmak için rahim duvarının içine doğru ilerlerler. Plasenta, anne ile bebek arasında mükemmel bir filtre vazifesini gören ve bebeğin sağlıklı olarak büyümesinde en büyük rolü oynayan yapıdır. Embryo, plasentaya, içinden atar ve toplar damarların geçtiği göbek kordonuyla bağlıdır. Embryonun çevresini bir kese sarar ve embryo sıvı dolu bu kesenin içinde yüzer. Yaşamın ilk sekiz haftasını oluşturan embriyo döneminin sonunda, bebeğin uzunluğu yaklaşık 2.5 santimetreye ulaşır, son biçimlerine henüz ulaşmamış olsa da belli başlı bütün iç organlar gelişir, kalp çalışmaya başlar ve bebek bir taslak olarak ortaya çıkar. Fetal dönem, gebeliğin 9.haftasından başlayarak doğuma kadar geçen süreyi kapsar. 12.haftaya gelindiğinde bebeğin tüm iç organları oluşmuş ve çalışır durumdadır. Kasları da gelişen bebek artık daha çok oynamaya başlar ancak bu hareketler anne tarafından henüz hissedilemez. Boyu yaklaşık 6 - 6.5 cm, ağırlığı yaklaşık 18 - 20 gr arasındadır. Plasenta tam olarak gelişmiş olup, tüm fonksiyonlarını yerine getirebilecek düzeye ulaşmıştır. Bu haftalar sırasında fetus, konjenital anomali olarak da bilinen doğuştan oluşum bozukluklarına yol açabilecek dış etmenlere (ilaç, radyasyon, bazı kimyasal maddeler, çeşitli enfeksiyon hastalıkları vb.) karşı oldukça duyarlıdır.

Annedeki değişiklikler : Bu dönemdeki değişikliklerden en önemlisi adet gecikmesidir. Üreme çağında olan ve düzenli adet gören bir kadında adet gecikmesi gebeliğin en önemli işareti sayılır.Göğüslerde büyüme, duyarlık, karıncalanma, günün her saatinde ama özellikle sabahları yataktan kalkıldığında görülen bulantı kimi zaman da kusma, bazı besinlere karşı aşırı istek duyma (aşerme), bunun yanında özellikle alkol, kahve ve sigara gibi şeylere karşı tiksinti, vajinal akıntıda artış, sürekli yorgunluk ve halsizlik, değişen hormon düzeylerine bağlı olarak aşırı duygusallaşma, sık idrara gitme ve ağızda pas tadı ya da metalik bir tad duyma gibi şikayetler de gebeliğin habercisi olabilir. Yukarıda sayılan belirtilerin tümünden daha önemli olarak, evde ya da bir sağlık kuruluşunda yapılan bir gebelik testinin pozitif çıkması gebeliğin en önemli kanıtıdır. Gelişen teknolojiye paralel olarak duyarlılık derecesi oldukça artmış olan gebelik testleri, idrar ya da kan örneklerinde gebeliği en erken zamanda saptamaya yardımcı olmaktadır. Ancak başlangıç dönemi açısından rahim içine yerleşmiş sağlıklı bir gebeliğin en önemli göstergesi doktor tarafından ultrasonografi ile birleştirilerek yapılan muayenedir. Ilk üç aylık dönemin sonuna yaklaşıldığında, gebeliğin başındaki kusma, bulantı ve sık idrara çıkma gibi şikayetler oldukça azalır. Gebelikte barsak hareketleri yavaşladığından kabızlık ortaya çıkabilir. Artan kan hacmine bağlı olarak kalp, akciğer ve böbreklere düşen yük de artar. Ilk üç ay içinde bulantı ve kusmanın aşırı olduğu gebeler dışında kilo artışı 1-2 kg civarında kalır.

Ikinci üç ay (2. trimester)
Bebeğin Gelişimi: Bu dönem yaklaşık olarak 14 - 26. haftaları kapsar. 16. haftaya gelindiğinde bebeğin boyu (baş -topuk mesafesi) 19 cm’e, ağırlığı 100 grama erişmiştir. Cildi, altından geçen kan damarları görünecek kadar incedir. Tüylenmenin başladığı bu haftada yüzünde ve vücudunda “lanugo” adı verilen ve sonraları dökülecek olan tüyler belirir. Daha önceki dönemde uyumsuz olan baş / vücut oranı normale dönmeye başlar, kemikler sertleşir. Dış cinsel organlar cinsiyet tespit edilebilecek kadar gelişmiştir. Bebek oldukça hareketlidir ancak nadiren anne tarafından 18 - 20. haftadan önce bu hareketler hissedilebilir. 20. haftadan sonra ciltaltı yağ dokusu belirir, bebeği saran ve “vernix” adı verilen beyaz kremsi madde oluşmaya başlar. Bebek, bu haftalarda solunum hareketlerine benzer hareketlerde bulunur. 26. haftada ağırlığı yaklaşık 800 gramdır. Bu haftada doğacak bir bebeğin hayatta kalabilmesi gelişmiş bebek bakım ünitesi bulunan merkezlerde dahi oldukça zordur.

Annedeki değişiklikler : Ikinci üç aylık dönemin birinci dönemle kıyaslandığında daha rahat olduğu görüşü hemen tüm gebelerce kabul edilir. Bu dönemde genelde gebelikle ilgili heyecan ve sevinç artar, hele 20.hafta civarında bebeğin hareketlerinin hissedilmeye başlanmasıyla doruğa ulaşır. Cilt renginde ve meme başında ve çevresindeki halkada (areola) koyulaşma ve kahverengi bir tona dönüşme olayı başlar. Aynı şey göbek deliğinden başlayarak aşağıya doğru uzanan çizgide de meydana gelir. Bunun nedeni gebelikte yükselen bazı hormonların ciltteki renk hücrelerini uyararak boya yapımını arttırmalarıdır. Doğumdan kısa bir süre sonra geri dönecek olan bu durum koyu tenli kadınlarda daha belirgindir.Büyüyen bebeğe paralel olarak iştah da artar. Ideal bir gebelikte alınması öngörülen 12 kg’ın (ki bu miktar 7 - 20 kg arası değişir) yaklaşık % 60’ı ikinci üç aylık dönemde alınır. Kilo artışına ek olarak gebeliğin eklemleri gevşetici etkisi sırt, bel ağrıları ve kasıklarda çekilme gibi şikayetlere neden olabilir. Tüm bu nedenlerden ötürü rahat ve vücudu sıkmayacak giysiler tercih edilmelidir. Memelerden “kolostrum” da denen ilk süt koyu kıvamlı bir salgı halinde gelebilir. Bu durum normal olup, gelen sıvının temiz bir bezle silinmesi yeterlidir.

Üçüncü üç ay (3. trimester)
Bebeğin Gelişimi: 27. haftadan bebeğin doğumuna kadar geçen süreyi kapsayan bu dönemde bebeğin ağırlığı boyuna oranla daha hızlı artar. Kulak memelerinde kıkırdak dokusu gelişmeye, erkek çocuklarda erbezleri (testisler) torbalara inmeye, tırnaklar parmakların ucunda büyümeye ve ayak tabanlarında da çizgiler oluşmaya başlar. Ciltaltı yağ dokusu gelişerek kalınlaşır. Beyindeki karmaşık merkezler bu dönemde hızla gelişir. Akciğerler 28. haftada tam olarak olgunlaşmamıştır, bu haftadan sonra akciğerlerin fonksiyonunu tam olarak görmesini sağlayan “sürfaktan” adlı maddenin yapımı bebeğin doğumdan sonra dış ortamda solunumunun rahat olarak gerçekleşebilmesi için önem kazanır. Bebeğin hareketleri artık annenin karnından da izlenebilmekte hatta attığı tekmeler ve dönme hareketleri annenin kimi zaman canını yakacak kadar sert olmaktadır. Gebelik ilerledikçe bebek doğum pozisyonu olan başaşağı pozisyonunu alır. Bebeklerin yaklaşık % 95’i bu pozisyonla dünyaya gelir. 40 haftasını doldurmaya yakın bir bebeğin boyu 50 cm, ağırlığı ise 3200 - 3500 gr arasında olur.

Annedeki değişiklikler: Anne karnındaki bebeğin büyümesine paralel olarak annenin de şikayetlerinde artma olabilir. Özellikle 28 - 30. haftalarda bebeğin mideye baskısı nedeniyle mide yanması, sindirim güçlüğü ve kramplar ortaya çıkabilir. Bu şikayetler gebeliğin diğer dönemlerinde de görülebilir. Karında çatlaklar oluşabilir, yalancı doğum ağrıları da denilen “Braxton - Hicks Kasılmaları” anne adayında endişe yaratabilir. 30’lu haftalara gelindiğinde bu kez en çok bası altında kalacak organlar akciğerler ve mesanedir. Bu nedenle solunum güçlüğü ve sık sık idrara çıkma şikayetlerine rastlanılır. Hatta karın içi basıncının arttığı öksürük, gülme, hapşırma vb. durumlarda idrar kaçabilir.